Neyse…Ne diyorduk?




 
“Bu topraklarda iki şey değerlidir: hikayeler ve sıcak.
Buraları hayal kurmak için fazla sıcaktır. Hikayelerin amacı hayal kurmayı kolaylaştırmak, kapıları aralamaktır. Hikayeler hiç bir şey söylemez, ihtimalleri çoğaltırlar. 
Hikayenin araladığı kapıdan süzülüp istediğin yöne uçabilmek için ne zeka gerekir, ne dikkat. İhtiyacın olan sadece sabırdır. Sıcağa ne kadar tahammül edersen hikayeyi o kadar fazla dinler, o kadar fazla kapı aralarsın. Sıcağa dayandıkça olasılıklar sonsuz olur.
 
Devam edeyim mi anlatmaya? Sabrın var mı sonuna kadar dinlemeye?
 
Hikayelerde aslolan isimlerdir. Hikayeler der ki; canlı veya cansız, ruhlu veya ruhsuz, bir şeyin ismini bilirsen ona hükmedersin. Sence demir, ejderhanın nefesinden koruyabilir mi eti? Peki ya aşk ejderhaya kılıç savurmaya yetecek cesareti verir mi? Elbette hayır. Muzaffer şövalye ejderhanın ismini bilendir. Batı hikayeleri söylemez bunu.
Doğu hikayelerinde şövalyeler yoktur ama Zerdüştler vardır. Ateşperez Zerdüştlerin en büyük korkusu ateşten yaratılmış olan Anka kuşudur. Ejderhadan hallice Anka kuşu ölümsüz değildir ama her gün küllerinden yeniden doğar. Tutiname’de bir papağan anlatır Anka kuşunun ölümünün gerçek hikayesini. Anka kuşunun yerküreden eski ismini öğrenen 7 yaşında bir velet son vermiştir hikayeye.
İsmini bildin mi özünü bilirsin. İsmini bildin mi yaratır, yok edersin. İsmini bildin mi değiştirirsin. Ama unutmaman gerekir ki, bir şeyi değiştirdiğin zaman hikayenin kalanındaki denge de değişir. Bir yerde açtın mı kapıyı, cereyan başka bir pencereyi  kapatır. Hikayenin kanunu budur. Sessizlik olmadan sözün, karanlık olmadan ışığın, ölüm olmadan yaşamın bir anlamı yoktur.
 
Burada ismimizi bizden alabilmek, bizi değiştirmek için çok uğraştılar.  Hikayemizin her tarafından çekiştirdiler. Bir yerde ateş yaktılar, diğer yer gölgede kaldı. Bir bez parçasını göndere çektiler, beri taraf kefensiz kaldı. Birine medeniyet dediler, komşusu haysiyet diye yakardı. 
 
Şövalyeler ismimizi bizden alabilmek için binyıllardır hikayeler anlattılar. Yarısına inanacak kadar erdemli, hangi yarısına inanacağımızı bilecek kadar eskiydik."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder